
Göz Hastalıkları
Göz Hastalıkları

TEDAVİLER:
GÖZ HASTALIKLARI:
KATARAKT
Katarakt Nedir?
Katarakt gözün içinde bulunan doğal merceğin saydamlığını kaybetmesi ve buna bağlı olarak görmenin azalması ile sonuçlanan bir göz rahatsızlığıdır. %90 ilerleyen yaşa bağlı olarak ortaya çıkar. Ama bebekler dahil her yaş grubunda görülebilir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntülerin görme merkezine net olarak ulaşabilmesi için, önce gözün en dış saydam tabakası olan korneada, sonra gözün içindeki lens tabakasında kırılması gerekir. Normal şartlarda bu iki tabaka da saydam yapıdadır. Saydamlığını kaybeder lens opaklaşır, rengi değişir buzlu cam gibi olur ve hastanın görmesi giderek düşer. Katarakt göz içindeki lensin saydamlığını kaybederek opak bir görünüm alması durumudur. Dünyada tedavi edilebilen körlük nedenlerinin başında gelmektedir.
Kataraktın Nedenleri Nelerdir?
Bilinen bir sebebi olmamakla birlikte beslenme, ultraviyole ışınları gibi birçok risk faktörü bulunmaktadır. Lensin opaklaşmasının durumuna göre hastalar önceleri uzak ya da yakın görme bozukluğundan şikayet ederler.
Kataraktın en önemli nedeni yaşlılıktır. Yaşlılık dışında, travma, diğer bazı göz cerrahileri sonrası, bazı ilaçlar ve diabet katarakta yol açtığı gibi üveit göz tansiyonu gibi göz hastalıklarında da ikincil olarak gelişebilir. C vitamini eksikliği ve ultraviyole ışınlarına maruz kalmak gibi etkenlerde katarakt gelişimini hızlandırır.
Bebeklik ve çocukluk çağında da katarakt görülebilir. Doğumsal kataraktlarda en önemli etken annenin hamilelikte geçirdiği kızamıkçık gibi enfeksiyonlardır.
Kataraktın Belirtileri Nelerdir?
Kataraktın Tedavisi:
Kataraktın ilaçla tedavisi yoktur. Tek tedavisi cerrahidir. Ameliyatla saydamlığını kaybeden opaklaşmış lens alınarak hastanın tekrar iyi görmesi sağlanır.1950'li yıllardan önce ameliyat sonrası hastanın gözüne mercek konmadığı için, hastalar ameliyattan sonra kalın ( yaklaşık + 10 numara ) gözlük kullanmak zorundalar. Bugün ameliyatta hastanın gözüne mercek takılarak ameliyat sonrası çok düşük numaralı camlarla uzak ve yakını net görmesi sağlanmaktadır.
Halk arasında lazerle katarakt ameliyatı diye bilinen yöntemin adı fakoemulsifikasyondur. Bu yöntem de göz içerisindeki katarakt ultrasonik titreşimle çalışan bir iğne yardımıyla öğütülerek göz dışına çıkartılır. Bu ameliyata kısaca FAKO ameliyatı adı verilmektedir.
Günümüzde gelişen katarakt cerrahisinde; özel durumlar dışında artık genel veya lokal anestezi uygulanmamaktadır. Hasta ameliyata sadece gözü uyuşturan ve 4-5 kez damlatılan damlalar ile hazırlanır. Hastanın 10-15 dakika sırtüstü sakin bir şekilde yatması gerekir.
Fako ameliyatı gözün saydam tabakasına elmas bıçak ile 2 mm'lik bir kesi yapılarak başlar ve gözün içerisine özel bir jel verilir. Bu jel göz içi dokularını korur.
Kataraktın ön kapsülünden dairesel bir parça çıkartılır. Alttaki sert çekirdek fako adındaki ultrasonik titreşim ile çalışan bir iğne ucu ile öğütülerek parçalanır ve gözün dışına çekilir.
Bu işlemden sonra kapsül ile çekirdek arasındaki yumuşak bölümler ve ön kapsül hücrelerinin temizlenmesi işlemine geçilir. Bu arada 50 mikron inceliğindeki lens kapsülünün zarar görmemesine azami özen gösterilir. Tamamen boşalıp şeffaf bir çanta haline gelmiş olan kapsülün içine yeniden jel doldurulur.
Özel bir enjektör yardımı ile katlanabilir mercek gözün içine yerleştirilir. Daha sonra jel serum ile yıkanarak gözün içerisinden temizlenir. Kesi bölgesine serum verilir, böylece kesi yeri dikiş koymadan kapanmış olur. Ameliyat tamamlanmıştır.
Katarakt tedavi edilmezse ne olur?
Katarakt Ameliyatı Ne Zaman Yapılmalıdır?
Görme bulanıklığı hastanın günlük işlerini aksatacak seviyede ( okuma güçlüğü, televizyon izleme güçlüğü, araba kullanmada zorluk) ise katarakt ameliyatı yapılabilir. Ameliyat olmak için kataraktın olgunlaşmasını beklemeye gerek yoktur. Ameliyat kararı hastanın ihtiyaçlarına göre göz hastalıkları uzmanı tarafından belirlenir.
Göze Takılan Merceklerin Özelliği Ne Olmalıdır?
Göze takılan mercekler ömür boyu gözde kalır. Bu yüzden merceklerin gözle uyumluluğu üst düzeyde olmalıdır. Mercekler, ameliyat sırasında yerinde bırakılan lensin arka kapsülünün opaklaşmasını engelleme özelliğinde olmalıdır.Katarakt ameliyatı olmayı planlayan hastaların doktorlarıyla göz içerisine takılacak lensleri ayrıntılı olarak konuşmaları gerekmektedir. Uzağı ve yakını gözlüksüz gösteren multifokal bir göz içi lensi istiyorlarsa bunu doktorlarına muhakkak belirtmeleri gerekiyor. Çünkü birçok doktor eğer hastası özellikle belirtmemişse multifokal lens kullanmıyor ve göz içerisine standart monofokal bir lens yerleştirebiliyor. Bu durumda hastalar yakını gözlüksüz görme avantajını kaybediyorlar. Kullandığımız multifokal lensler, standart katarakt göz içi lenslerine göre biraz daha hassas bir cerrahi gerektirir.
Katarakt Tekrar Oluşur Mu?
Kataraktın tekrar oluşması söz konusu değildir. Halk arasında kataraktın tekrar oluşması olarak bilinen durum, göze takılan merceğe destek olarak yerinde bırakılan lensin arka kapsülünün saydamlığını kaybetmesidir. Arka kapsül saydamlığını kaybederse, YAĞ lazer kapsülotomi ile birkaç dakikada tedavi edilebilir.
Ameliyat Sonrası Gözlük Kullanılır mı?
Ameliyat öncesinde göze takılan mercek numarası hesaplanarak, hastanın ameliyattan sonra uzağı gözlüksüz olarak görmesi sağlanmaya çalışılır. Hastaların genellikle ameliyattan sonra uzak için daha düşük numaralı olmak üzere, hem yakın hem de uzak için gözlük kullanmaları gerekebilir. Ameliyat sonrası gözlük sıklıkla ameliyatın birinci ayı dolduğu zaman verilir. Eğer gözlük daha erken verilirse gözlük numarasında zamanla değişiklik olur.
Konjenital (Doğumsal ) Katarakt Nedir?
Konjenital katarakt, doğumdan itibaren görülen lensin tek veya çift taraflı olarak saydamlığını kaybetmesi ve opaklaşmasıdır. Doğuştan olan kataraktlar, annenin gebelik sırasında geçirdiği enfeksiyonlara, kullanılan ilaçlara bağlı olarak ortaya çıkabildiği gibi hiçbir nedene bağlı olmadan da meydana gelebilmektedir.
Bir göz bebeğinin diğerinden farklı renkte ( beyaz ) olması veya gözde kayma ( şaşılık ) konjenital kataraktın belirtisi olabilir. Bebeklerde bu belirtiler görüldüğü zaman hiç zaman kaybetmeden göz uzmanına müracaat edilmelidir. Doğumsal katarakt, görmeyi engelliyor ve özellikle tek taraflı ise teşhis edilir edilmez ameliyat edilmelidir. Ameliyat zamanı konusunda göz uzmanı detaylı muayeneden sonra karar verir. Konjenital kataraktlı gözde en önemli sorun göz tembelliği ( ambliyopi ) dir. Göz tembelliğini yenebilmek için ameliyat, göz doktorunun önerisi doğrultusunda mümkün olan en erken zamanda yapılmalıdır.
Doğumsal katarakt tedavisi FAKO yöntemiyle yapılmakta ve yaşı uygunsa göz içine katlanabilir mercek yerleştirilmektedir. Doğumsal kataraktın tedavisinde en önemli bölüm ameliyattan sonra yapılacak olan göz tembelliği ile mücadele bölümüdür. Bu bölümde aile hekim işbirliği çok önemlidir. Eğer bu işbirliği yapılamazsa erken yapılan ameliyatın hiçbir faydası olmaz.
Doğumsal katarakt ameliyatı sonrası çocuk, yapılan ameliyatta mercek konulup konulmamasına bağlı olarak gözlük ve kontakt lens kullanabilir.
Ameliyat Sonrası İlaç Kullanımı:
Ameliyat sonrası yaklaşık 3-4 hafta süre ile kortizonlu ve antibiyotikli damlalar ve nonsteroid damlalar günde 4-6 defa olmak üzere kullanılır. Ameliyat sonrası kontroller 1. gün 1. hafta ve 1.ayda ( gözlük muayenesi ) yapılır.
ÇOCUKLARDA GÖZ SAĞLIĞI
Çocuklarda Göz Sağlığı Bebeklik ve çocukluk çağında yaptıracağınız göz kontrolleri ile çocuğunuzun hayati boyunca aydınlık bir ortamda kalmasını sağlayabilirsiniz.
Çünkü erişkin çağda görülebilen pek çok göz hastalığı (katarakt, glokom) bu çağda da görülebileceği gibi bu döneme has bazı özel hastalıklarda bu kontroller esnasında yakalanarak tedavi edilebilirler.
Bu hastalıklar arasında yeni doğan retinopatisi, her türlü kayma problemleri, göz tembelliği (ambliyopi), göz sulanma problemleri ve refraksiyon kusurları sayılabilir.
Bu hastalıkların ne kadar erken teşhis edilirse tedavide başarı şansı o kadar artar. Bu nedenle tüm bebeklerin yeni doğan çağında, bir yasında, üç yasında ve okul öncesi dönemde rutin kontrollerinin yapılması gerekir.
DİABET VE GÖZ HASTALIKLARI
Diabet vücutta glukoz metabolizmasının bozulması sonucu ortaya çıkan bir hastalık tablosudur. Glukozu vücut tarafından kullanılabilir hale getirmeye yarayan insülin hormonu, pankreasta bulunan beta hücrelerinin tahribatı sonucunda daha az salgılanmaya başlar. Ensülin hücrelerde kullanımı bozulduğundan kanda dolaşan glukoz hücrelerde kullanılamaz duruma gelir. Hücreler glukoz emilimini yapamaz ve kanda glukoz seviyesi yükselir.
Bunun sonucunda; vücut damarlarında bozukluklar başlar. Başta göz, böbrekler, kalp ve damar sistemi olmak üzere bir çok organda hasarlar gelişir.
İki tip Diabet vardır: Ensüline bağımlı (tip 1) ve insüline bağımlı olamayan ( tip 2). Her iki tip Diabette de hasar, kan glukoz seviyelerinin kontrolüne ve Diabetin süresine bağlıdır.
Diabette Göz
Diabet hastalarında gözde katarakt, glokom ve en önemlisi Diyabetik retina hastalığına sebep olarak görme azalmasına yol açabilir. Diabetlerde görme kaybı gelişme ihtimali normalden 25 kez daha fazladır. 20-65 yas arasındaki görme kaybının en sık sebeplerinden biri olarak ortaya çıkar. Diyabetik hastalarda göz hasarı gelişme ihtimali 10 yıllık Diyabetiklerde %20, 30 yıllık Diyabetiklerde %80 civarındadır. Fakat hastalığın teşhis ve tedavisindeki gelişmeler sayesinde, zamanında yapılan girişimlerde görmeyi ciddi şekilde etkileyen hasarlara günümüzde daha düşük oranlarda rastlanmaktadır.
Diyabetik Retina Hastalığı
Gözün içindeki retina denilen sinir tabakasının damarları tutan bir bozukluktur. Damarlarda tıkanmalar ve sızıntılar oluşarak retina tabakasının beslenmesi ve yapısı bozulmaya başlar.
Üç ana aşamada sınıflandırılır:
Başlangıç Dönem
Yapısı bozulmaya başlayan retina damarlarının bir kısmı yer yer daralmalar gösterirken, bir kısmi de genişleyip baloncuklar (mikro anevrizma)oluştururlar. Bu bozulmuş damarlardan kan ve sıvı sızmaya başlar. Böylece retinada ödem ve aksuda denilen birikintiler oluşur. Bu dönemde görme genellikle etkilenmemiştir, fakat görmeyi engelleyecek olayların öncüsü olarak kabul edilir. Bazı durumlarda sızıntılar makülada (gözün detay görme merkezi) toplanarak özellikle yakın görmeyi bozabilir. Bu durum maküla ödemi olarak adlandırılır. 15 yıllık Diyabetiklerin %80 ‘inde başlangıç dönem hasarlarına rastlanır.
Proliferasyon Dönemi
İyice daralıp tıkanan damarların besleyemediği sahalar oksijensiz ve kansız kaldığı için bozulmaya başlar. Bu sahalarda yelpaze seklinde yeni damar oluşumları (neovaskülarizasyon) ve fibrotik zar oluşumları (fibröz proliferasyon) ortaya çıkar. Yeni damarların kenarları çok incedir, kolay kanayabilir. Fibrotik zar ise maküla üstünü örterek veya çekintiler yaparak görmeyi bozabilir. Görme, kanamaların ve çekintilerin makülayı etkilediği oranda azalır. Diyabetiklerin %20 ‘sinde proliferasyon dönemi belirtileri izlenir.
İleri Diyabetik Göz Hastalıkları
Gözün içini dolduran vitreus denilen yapının hareketleri veya büzülmesi, yeni damar ve fibrotik zar oluşumlarını çekmeye başlar. Zaten ince olan damarlar kanama yapar ve göz içini doldurur(vitre içi kanama). Çekilen fibrotik zarlar da retina dokusunun yırtılmasına ve hasarına neden olurlar(fraksiyonlu retina dekolmani). Ayrıca yeni damarlar göz sıvısının dışarı aktığı yolları etkileyerek göz tansiyonunu yükseltebilir(neovasküler glokom).
Belirtiler ve Teşhis
Diabetik retina hastalığında şikayetler makülanın etkilenmesi, yani görmenin azalmasıyla başlar. Bazen çok ilerlemiş Diyabetik göz hastalığı yıllarca belirti vermeyebilir. Hamilelik, yüksek tansiyon, böbrek hastalıkları ve ağır enfeksiyonların Diyabetik retina hastalığını arttırdığı kabul edilmektedir. Diyabetik retina hastalığından en iyi korunma yolu düzenli göz muayenelerinden geçmektedir. Diyabetik retina hastalığı göz doktoru tarafından basit yöntemlerle tespit edilebilir. Her Diyabetlinin en az yılda 1 kez göz muayenesinden geçmesi önerilir. Diyabetik retina hastalığı bulguları tespit edilen hastalarda göz dibi anjiosu yapılarak retinada damar düzeyindeki hasarlar görüntülenir.
Gözdibi Anjiosu(FFA)
Fundus fluorescein anjiografisi (FFA) denilen göz dibi anjiosu son derece kolay bir muayene yöntemidir. Göz bebekleri damlalarla genişletilir. Kol damarlarından flüoresan bir boya maddesi verilerek boyanın göz içi dolaşımı gözlenir ve fotoğrafları çekilir. Böylelikle damarlardan sızıntılar, kanamalar, birikintiler, beslenmeyen sahalar, yeni damarlar, zar oluşumları ve diğer hasarlar tespit edilir, bu sayede tedavi edilecek sahalar belirlenmiş olur. Göz dibi anjiosunun Diyabetik retina hastalığı başlamamışlarda kontrol amacıyla yılda 1 kez, retina hastalığı belirtileri başlamış olanlarda, 6 ayda bir yapılması tavsiye edilmektedir.
Laserfotokagülasyon
Göz içinde kullanılan lazerlerde, kuvvetli bir elektrik akimi argon ya da kripton gazlarından geçer ve enerji oluşur. Lazer cihazı bu enerjiyi dar ve düzgün bir ışık demeti şeklinde yönlendirir. Bu demet göz içinde mikroskop ve mercekler ile odaklanır ve sonuçta bu enerji, Diyabetik göz hastalığında retina tabakasındaki bozuklukları ve ya hastalıkları düzeltmek amacıyla kullanılır. Lazer tedavisi ağrısız bir işlemdir. Göz bebekleri damlalarla genişletilir. Göze bir muayene merceği takılır. Lazer yapılırken, hastanın tek hissettiği mavi-yeşil renkte flaşlardır(ışık parlamaları). Diabette retinaya lazer 2 şekilde uygulanır. Sadece lokal bir hasar veya ödem varsa, yalnız o bölgeye lazer uygulaması yapılır. Diyabetik hasar sadece bir sahayla sınırlı değilse, maküla bölgesi hariç tüm retinaya birkaç seans boyunca lazer uygulanır. Bu işlem panretinal lazer fotokoagülasyon olarak adlandırılır ve proliferasyon safhasındaki Diabetik retina hastalıklarında uygulanır.
Başlangıç dönemi safhasında görmeyi etkileyen ödem yoksa, tedavi yapılamaz. Hasta 6 aylık aralarla muayene edilir.
Görmeyi etkileyen maküla dönemi gelişmişse veya proliferasyon safhasında sızdıran damlalar, beslenmeyen sahalar ve yeni damar oluşumları varlığında, retina dokusuna lazer uygulanır.
Göz içinde kanamalar, fibrotik zarların yarattığı çekintiler ve defolman gibi ileri Diyabetik göz hastalığı safhasında, vitrektomi denilen çok hassas bir göz içi ameliyatı yapılması gereklidir.
Glokom, yükselen göz içi basıncının, görme sinirini tahrip etmesiyle ortaya çıkan bir hastalık tablosudur. Hastalığın başlangıç döneminde genelde hastanın şikayeti olmadığı için uzun bir süre içinde görme siniri yıpranmaya uğrar ve bu yıpranma, hasta durumunu fark ettiğinde onarılamaz düzeye gelmiş olabilir. Bu nedenle glokomda erken teşhisin ne kadar önemli olduğu aşikardır.
Erken teşhis için ise, muayene ve gereken kişilerden görme alanı incelemesi esastır.
Glokom Tipleri
Glokom, genel olarak 4 grup altında incelenebilir:
1. Birincil Kronik Açık Açılı Glokomlar (Sinsi Seyirli Glokom)
En sık rastlanan glokom tipi olup, drenaj açısının elastikiyetinin azalması sonucu oluşur. Drenaj açısı zamanla elastikiyetini yitirerek göz içi basıncının giderek yükselmesine sebep olabilir. Eğer bu yükselen basınç optik sinir hasarına yol açarsa bu durum "Kronik Açık Açılı Glokom" olarak adlandırılır. Erişkin glokomlu hastaların %90'indan fazlasında bu tip glokom vardır. Kronik açık açılı glokom görme sinirinde yavaş ve fark edilmeden yıpranmalara sebep olabilir. Hasta optik sinirinin hasarı çok büyüyene dek problemin farkına varamaya bilir. Görme kaybı, etrafın görülmesinin azalmasıyla kendini gösterir. Bilgisayarlı görme alanı muayenesi ile görme alanı kaybının oranı saptanabilir. Bu tip glokom tedavisinde öncelikle göz içi basıncını düşüren ve görme sinirini koruyacak göz damlaları kullanılır. Göz içi basıncı düşmezse ve/veya cerrahi tedavi uygulanır.
2.Açı Kapanması Glokomu
Bazen gözün drenaj (boşaltım) açısı aniden kapanabilir bir olaydır. Gözün renkli kısmi olan irisin kökü drenaj açısını tıkayarak, kapanmasına neden olabilir. Göz içi basıncı hızla yükselir.
Akut (ani) kapalı açılı glokom belirtileri ise:ani görme bozukluğu, şiddetli göz ağrısı, bas ağrısı, ışıkların etrafında renkli hareler görme, bulantı ve kusmadır. Açı kapanması glokomu acil tedavi gerektirir. Tespit edildikten sonra hemen ilaç tedavisine başlanır sonrasında lazer iridektomi veya cerrahi yöntemle "iridektomi" denilen irise pencere açılması işlemi uygulanır. Eğer acil tedavi edilmezse görme kaybı gelişme ihtimali çok yüksektir.
3.İkincil Glokomlar
Göz içi sıvısının belirli bir sebeple dışa akiminin engellenmesi ile oluşur. İkincil glokomlar; kazalar, bazı ilaçların kullanımı (kortizon vb.), tümörler iltihaplar, anormal kan damarları oluşumu (ileri diyabet vb.) sonucunda gelişebilirler. Tedavi nedene yöneliktir, göz içi basıncını düşüren ilaçlar kullanılır.
4.Konjenital Glokom
Çok nadir bir durumdur. Konjenital glokomda drenaj açısı doğumdan itibaren anormaldir. Aile çocuklarının gözlerinde; büyük göz (erişkin gözünden daha elastiktir), bulutlanma, ışık varlığında sulanma ve ışıktan kaçma fark edebilir. Çocuk hemen bir göz doktoruna götürülmelidir. Konjenital glokomda tedavi cerrahidir. İlk tedavi basarili olmazsa ikinci hatta üçüncü defa cerrahi gerekebilir. Cerrahi sonrasında gerekirse göz içi basıncını dengeleyen damlalar kullanılır. Konjenital glokomlu çocuklar takibi çok dikkat gerektirmektedir.
20 mmHg ve üzerindeki değerler glokom şüphesi olarak ele alınır. Göz içi basıncı yüksekliği ile beraber görme alanı muayenesi sonucunda görme siniri hasarı da tespit edilirse bu durum glokom olarak ele alınır. Her gözün, göz içi basıncına cevabi farklı olabilir. Bazı gözlerde normalin üstündeki göz içi basıncı değerleri görme sinirinde yıpranma oluşturmaz ve hasta sadece glokom şüphesi veya oküler hipertansiyon olarak takibe alınır. Görme sinirinin hasarı bilgisayarlı görme alanı muayenesi ile ortaya çıkar.
Bazı hastalarda ise normal sınırlarda tansiyon ölçülürken görme sınırında harabiyet görülebilir ki budumum normal tansiyonlu glokom olarak adlandırılır. Sonuç olarak hangi tansiyonun kimde harabiyet oluşturabileceği bilinmediği için göz içi basıncı değeri kişiseldir ve kişisel olarak değerlendirilmelidir.
Glokomda Tedavi ve Teşhis
Glokom teşhis edildiğinde ömür boyu sürecek bir hastalık olarak ele alınmalıdır. Acil bir durum söz konusu değil ise glokomun başlangıç tedavisi göz damlaları ile yapılır. Göz ilaçları, ye sıvı yapımını azaltarak ye da dışa akimini arttırarak göz içi basıncını düşürür. Göz doktoru sik aralarla göz içi basıncını ölçerek ve bilgisayarlı görme alanı muayenelerini yaparak tedavinin basarisini değerlendirir. Basari sağlanmışsa tedavi ömür boyu sürecektir. 3 ve 6 aylık periyotlarla kontrollerin 6-12 ay arasında da görme alanı incelemelerinin yapılması gereklidir. İlaç tedavisine rağmen görme siniri harabiyetti artmaya devam ediyorsa, ek ilaç tedavisine başlanır. Bu da yeterli sonucu vermezse drenajı arttırmak için cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi sonrasında gerekirse ilaç tedavisine tekrar başlanır.
Unutmayın! Glokom ve Siz
GÖZ KAPAĞI HASTALIKLARI
Şalazyon
Arpacık
Genellikle şalazyon ile birbirine karıştırılır. Kirpik dibinde bulunan foliküllerin iltihaplanmasıdır.
Blefarit
Entropion
Ektropion
GÖZ YAŞI KANAL HASTALIKLARI
Göz yaşı gözün dış yanında bulunan göz yaşı bezi ve kapaktaki yardımcı salgı bezleri tarafından üretilir. Göz yaşının görevi gözün saydam tabakası olan korneanın üzerini örterek düzgün bir yüzey oluşturması, korneanın oksijenlenmesi ve beslenmesi ile yabancı madde ve mikropların gözden uzaklaştırılmasının sağlanmasıdır.
Kuru Göz
Göz yaşı ile ilgili en önemli ve en çok karşılaşılan sorundur. Özellikle ileri yaşlarda bazı sistemik hastalıklarda ve yine devamlı göz damlası kullanılması sonucu sıklıkla karşılaşılır. Hava ve ortam şartları da bazen sebebiyet vermektedir. Tedavide öncelikle suni göz yaşı damlaları kullanılır ve sorunu ortadan kaldırıcı tedaviler yapılır. Ortam şartları düzenlenir(kalorifer üzerine ıslak bir havlu konulması, rüzgarlı havalarda güneş gözlüğü takılması gibi).
Göz Yaşı Kanal Darlıkları ve Tıkanıklıkları
Göz yaşı kanalının tıkanık ve darlıklarında yeterli miktarda göz yaşı gözden atılmadığı için mutlaka sulanma mevcuttur. Öncelikle kanalın dar veya tıkalı olup olmadığı tespit edilir. Darlık varsa küçük bir müdahale ile genellikle açılmaktadır. Eğer tıkanıklık varsa cerrahi olarak tedavi yapılmaktadır. Özellikle çocuklarda gözde sulanma ve sık enfeksiyon ile belirti verir. İlk planda mutlaka ilaç tedavisi ve gözyaşı kanalının daha aktif çalışması için masaj önerilir.
Unutmayın! Görme Tembelliği
Çocuklukta düzgün bakan ve yüksek kırma veya organik bozukluğu olmayan gözlerin her ikisinde de iyi görme gelişir. şaşılıkta gözlerden birinin kayması sonucu, kayan gözde görme tembelliği oluşur. Yine iki göz arasında numara farklılıkları (özellikle hipermetrop ide) tembellik nedenleri arasındadır. Her iki gözün yüksek hipermetrop olması bir diğer nedendir. Bir gözün diğerinden az görmesi neden olan bir organik durum varlığı (katarakt) yine tembellik nedenidir. Beyin, daha iyi gören gözün görüntüsünü algılayıp az göreninkini ihmal eder. Böylelikle ihmal edilen göz tam görmeyi öğrenemez ve göz tembelliği gelişir. Eğer tembellik çok küçük yaslarda (7-8 yasına kadar) tespit edilirse tedavisi genellikle mümkündür. Tedavide geç kalınırsa, görme tembelliği süreklilik kazanır. erişkinde görme tembelliğinin tedavisi günümüz şartlarında mümkün değildir.
Göz fotoğraf makinesine benzeyen optik bir sistemdir. Dışarıdan gelen ışık ve görüntüler kornea (gözün en dış saydam tabakası) ve lens tabakasında kırılarak retina üzerindeki görme noktasına ulaşırlar. Normal bir gözde dışarıdan gelen ısınlar kornea ve lenste kırılarak görme merkezine düşerek net görüntü oluştururlar. Bazı durumlarda ise kornea, lens ve gözün yapısına bağlı olarak, görüntüler retina üzerinde net olarak oluşmayabilir.
Miyop
Dışarıdan gelen ışınların görme noktasına ulaşmadan odaklaşması sonucu gelişir. Gözün ön-arka ekseninin uzun olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Miyop gözlerde uyum gücü çok az olduğu için kişi uzağı görebilmek için gözlük kullanmak durumundadır.
Astigmatizma
Korneanın kırma gücünün birbirine dik iki eksende farklı olması sonucunda görüntünün farklı düzlemlerde kırılmasıyla meydana gelir. Kornea ve lensin yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Astigmatizma, her mesafede yansıma ve bulanık görmeye neden olur. Astigmatik görme, sirklerdeki yamuk aynalarda oluşan görüntüye benzetilebilir.
Hipermetropi
Dışarıdan gelen ışınların görme noktasının arkasında odaklanması sonucunda gelişir. Gözün ön-arka ekseninin kısa olmasına bağlı olarak veya kornea ve lensin kırılıcılığının değiştiği durumlarda ortaya çıkar. Hipermetrop gözlerdeki uyum gücü yüksektir. Düşük dereceli hipermetrop kişiler uyum yaparak normal görebilirler, fakat göz çabuk yorulur. Yüksek hipermetropide ise hem uzak, hem de yakın görme bozuktur.
Presbiyobi (Yaşa Bağlı Yakın Görme Bozukluğu)
Yaşin ilerlemesine bağlı olarak lensin esnekliğini yitirmesi ve bunun sonucunda yakın görmenin bozulmasıdır. 35-40 yaşlarında başlar ve 60 yaşına dek sürekli ilerler.
Keratokonus
Kornea yüzeyinde bir bölümün incelerek öne doğru çıkmasıdır. Bu kişiler gözlükle net göremezler. Hastalığın derecesine göre özel olarak üretilen kontak lensler kullanabilirler. Çok ileri derecelerde ise keratoplasti adı verilen kornea nakli ameliyatı gerekebilir.
Miyop, hipermetrop, Astigmatizma ve presbiyopi gözün genel kırma kusurlarıdır. Bu kırma kusurları gözde tek tek meydana gelebileceği gibi, birden fazla kırma kusuru bir arada görülebilir. Kırma kusuru bir gözde veya her ikisinde birden olabilir. Bunların dışında kornea ve lensin bozukluklarına bağlı özel kırma kusurları meydana gelebilir. Bir gözde, kırma kusuru ile birlikte korneada, lenste görme tabakasında veya görme sinirinde bozukluklar olabilir. Bu nedenle, kırma kusuru olan kişiler her yıl düzenli göz ve göz dibi muayenesinden geçmelidir. Çocuklarda gözde herhangi bir kayma veya görme bozukluğu şüphesi varsa en kısa sürede göz kontrolü yapılmalıdır. Herhangi bir problem olmasa da 4 yaş civarında göz muayenelerinin yapılması gereklidir.
Kırma kusurları olan kişilerin net görebilmeleri için birçok alternatifler vardır.
KONTAKT LENS
Gözün kırma kusurlarını düzeltmek için kornea ön yüzeyine takılan özel maddelerden üretilen merceklere genel olarak "kontakta lens" denilmektedir. Bu lensler kornea ön yüzeyine yerleştirilerek, gözün kırma kusurunu optik kırıcıları sayesinde düzelterek daha net görmeyi sağlar.
Günümüzde, dış görünüş ve gözlük takmanın verdiği rahatsızlık kontakt lens kullanmasının başlıca nedenidir. Sportif faaliyetler, yoğun çalışma temposu veya gözlük kullanmak istemeyen kişiler kontakta lens kullanmayı tercih etmektedir.
Özellikle yüksek numaralı gözlük kullananlarda, iki göz arasında yüksek numara farkı olanlarda, düzensiz ve yüksek astigmatizmsi olan kişilerde kontakta lens takılması, kişilerin en iyi görme kalitesini elde edebilmesi için gereklidir. Sadece bu kişiler değil, gözlük kullanmak istemeyen ve göz yapıları uygun olan herkes kontakta lens kullanabilir.
Günümüzde kişilerin ihtiyaçları ve gelişen teknoloji sayesinde bir çok kontakta lens tipi kullanıma sunulmuştur. Bir çok isim ve sekil altında olmasına karsı kontakta lensler genel olarak 4 ana başlık altında incelenebilir.
Klasik Uzun Süreli (Konvansiyonel)Kontak Lensler:
Planlı Değişim Lensleri:
Bu lenslerde kullanılan lensler belirli sürelerde değiştirilmekte ve lens yüzeyinde oluşacak birikintiler ve buna bağlı sorunlar en az düzeye inmektedir. Günümüzde tüm dünyada yaygın şekilde kullanılmakta, doktor ve kırma kusurları olan kişiler tarafından tercih edilmektedir. Lensler doktor tavsiyesi ve materyal özelliklerine göre gözde uzun süreli kalabilmektedir. Geniş üretim parametreleri ile uygun lensin bulunması ve bakimi kolay olan lenslerdir.
Aylık Planlı Değişim Lensleri
Haftalık Planlı Değişim Lensleri
Günlük (Disposable) Lensler
Picy-Back Lensler
Keratokonus hastalığında ve düzensiz yüksek astigmatizmada kullanılan korneaya gelecek orta kısmi sert lens, kenarları yumuşak lens özelliği taşıyan kontakta lenslerdir
Prostetic Lensler
İris problemlerinde estetik ve tedavi amaçlı kullanılan lenslerdir.
Kontak Lenslerinizde Aramanız Gereken Özellikler
Kontak Lenslerinizi Sağlıklı Kulanmak ve Gözlerinize Zarar Vermemesi İçin
ŞAŞILIK
Gözlerin paralel bakmamasına şaşılık denilmektedir. Gözlerin biri düzgün bakarken diğeri içe, dışa, yukarı veya aşağı kayabilir. Kayma sürekli veya gelip geçici şekilde olabilir, sürekli olarak tek gözde olabilir veya dönüşümlü olarak iki göz kayabilir. Şaşılık çocukların %4'ünde gözlenebilir. İleri yaşlarda da ortaya çıkabilir. Kız ve erkeklerde eşit oranlarda rastlanabilir. Kalıtımsal olabilir, fakat şaşılık problemli birçok hastanın hiçbir akrabasında şaşılık gözlenmeyebilir
Görme ve Beyin
Normal (çift taraflı) görmede her iki gözde aynı hedefe yönlenmiştir. Beynin görmeyle ilgili kısmı her iki gözden gelen iki ayrı resmi tek bir üç-boyutlu görüntü haline getirebilir. Şaşılıkta bir göz kaydığı için beyne 2 değişik resim gelir. Çocuk beyni kayan gözden gelen görüntüyü dikkate almamayı öğrenir. Bu da derinlik hissinin kaybolmasına ve o gözde tembelliğin (az görmenin) gelişmesine neden olur. Şaşılık erişkinde gelişirse, beyin her iki gözden de gelen görüntüleri algılamayı öğrenmiş olduğundan, kayan gözden gelen görüntüyü ihmal edemez ve çift görme şikayeti ortaya çıkar.
Şaşılık Sebep ve Belirtileri
Şaşılıkta gözlerin kaymasına yol açan gerçek neden hala tam olarak bilinememektedir. Gözün hareketlerini göz küresini saran 6 kas sağlar. Her gözde iki kas gözü içe ve dışa çekerken, diğer 4 kas gözün yukarı, aşağı ve dönme hareketlerini sağlar. Her iki gözün hedefe düzgün bakabilmesi için, bir gözdeki tüm kasların diğer gözde ayni işi yapan kaslarla dengede olması ve birlikte çalışması gereklidir.
Beyin, göz kaslarının hareketlerini kontrol eder. Beyninde organik problemi olan çocuklarda genellikle şaşılığa rastlanır. Katarakt yada göz yaralanması gibi bir gözde görmeyi çok azaltan durumlarda da uzun süre sonra şaşılık gelişebilir. Şaşılığın en önemli belirtisi gözde kaymadır. Kayma parlak bir gün ışığında ortaya çıkabilir. Bazen de çocuğun gözlerini düzgün tutabilmek için kendisine bir baş pozisyonu geliştirdiği gözlenir. Derinlik hissinin kaybı şikayet olarak karşımıza çıkabilir. Erişkinlerde gelişen şaşılıkta en sık çift görme şikayetine rastlanır.
Teşhis
Çocuklar yeni doğduğunda ve okul öncesi çağlarında çocuk doktoru ve göz doktorları tarafından olası göz sorunları açısından muayene edilmelidir. Özellikle ailede şaşılık veya görme tembelliği hikayesi varsa, bu muayene çok daha önem kazanır. Bebeklerde çoğunlukla kayıyormuş gibi görünen göz (yalancı şaşılık ) ile gerçek şaşılık arasında ayırım yapabilmek zordur. Yalancı içe şaşılık , basık burun kökü olan ve göz kapaklarının iç kısmında deri kalıntıları (epikantal kalıntılar) olan çocuklarda veya iki göz arası mesafesinin dar ve gözlerin derinde olduğu durumlarda, yana bakış pozisyonlarında gözlerin içe kaydığından şüphelenilen durumdur. Çocuk büyüdükçe burun kökü gelişir, büyür, deri kıvrımları gerilir ve normal görünüm kazanır. İki göz arasındaki mesafenin fazla olması veya gözlerin öne çıkık olması da yalancı dışa şaşılık sebebidir. En sık rastlanan şaşılık tipleri İÇE KAYMA ve DIŞA KAYMA' dır.
İçe Kayma
Çocuklarda en sık gözlenen şaşılık tipidir. doğumdan sonraki 6 aya kadar çıkan şekline infantil tip denir ve ameliyatının 1 yaşına kadar yapılması önerilir. İçe kaymalar genellikle hipermetropiyle birlikte görülür. Hipermetroplar uzaktaki cisimleri iyi görebilmek için uyum yaparlar. Uyum gözleri içe çeker. Hipermetropinin gözlükle tam düzeltilebilmesi sonucu, şaşılık tam düzelebilir. Bu akomodatif tip içe şaşılıktır. Bu tip şaşılıkta çocuk büyüdükçe Hipermetropik gözlük numarası azaltılarak, şaşılık kontrol edilir ve ameliyata gerek duyulmaz.
Bazı durumlarda ise hipermetrop inin tam düzeltilebilmesine rağmen, belirgin bir şaşılık kalabilir. Bu kısmi akomodatif tiptir. Şaşiliğin gözlükle düzeltilmeyen kısmi ameliyatla düzeltilir. Bazı çocuklarda yakına bakınca içeri kayma çok artar. Bu durumda bifokal gözlük, prizmalar, bazı göz damlaları ve bazen cerrahi, tam düzeltmeyi sağlayabilir. Hipermetropiyle ve akomodasyona bağlı olmayan tipteki içe şaşılıklarda tedavi yalnızca cerrahidir. İçe şaşılıkla ameliyat gereksinimi varsa, cerrahi en kısa sürede planlanır. İçe şaşılığın temel cerrahi prensibi, gözü içeri çeken kasın göze yapışma yerinden geriletilerek etkisinin zayıflatılması ve/veya gözü dışa çeken kasın kısaltılarak etkisinin kuvvetlendirilmesi şeklindedir.
Dışa Kayma
Ara sıra ortaya çıkan ve devamlı olan tipleri vardır. Ara sıra dışa kayma görünen şekli iki tiptir. yakına bakarken normal çift taraflı görmenin olduğu, uzağa bakarken ise gözlerden birinin dışarı kaydığı tipe diverjans fazlalığı denir. Konverjans yetmezliği denilen diğer tipinde ise uzağa bakış normal iken, yakına bakışta gözler dışarı kayar. Bu tip dışa şaşılıklarda öncelikle miyop ve astigmatizme tam düzeltilir. Ortoptik (göz kaslarını çalıştırıcı) tedavi ve prizmalardan yararlanılır. Son çare cerrahidir. Hem yakına hem de uzağa bakarken görülen devamlı dışa kaymalarda da ayni tedavi yöntemleri geçerlidir. dışa kaymada cerrahi içe şaşılıkların tam tersine olarak, gözü dışa çeken kasın yapışma yerinin geriletilerek zayıflatılması ve içe çeken kasın kısaltılarak kuvvetlendirilmesi prensibine dayanır.
Şaşılık Ameliyatı
Genellikle genel anestezi altında yapılır. Bazı erişkinlerde lokal anestezi de uygun olabilir. Ameliyat sadece göz küresini saran dokunun kaldırılması ve gözü hareket ettiren kaslara ulaşılması ile başlar. Sonra bir yada iki gözde kaslara gerekli kuvvetlendirme ve zayıflama işlemleri uygulanır. Ameliyat sonrası iyileşme hızlıdır. Birkaç gün içinde normal yaşama dönülür. Ameliyat sonrası gözlük veya prizma gerekebilir. Her insanın her gözün kendisine göre iyileşme cevabı değişmekle birlikte, kayma ameliyat sonrasında az veya aşırı düzelmişse tekrar ameliyat yapılabilir. şaşılıkta, erken ameliyat çok önemlidir. Çünkü bebeklerde gözlerin kayması düzeldikten sonra normal görme ve çift gözle derinlik hissi rahat gelişir. çocuk büyüdükçe görme ve derinlik hissinin tam gelişmesi mümkün olmasa da, şaşılık ortadan kaldırılınca çevre (periler) görmede artma olabilir. Şaşılık cerrahisi, gözleri normal paralel konumlarına getirmek için yapılır. Şaşılık ameliyatı hiçbir şekilde gözlük kullanımı ve görme tembelliği tedavisinin alternatifi değildir. Ameliyat öncesinde kullanılan gözlük ve uygulanan görme tembelliği tedavisine, ameliyat sonrasında da aynı şekilde devam edilir.